21 Temmuz 2020

Bir Narsisist ile Yaşamak

Narsisizm, en kısa ve kaba tarifiyle kişinin kendine hayranlığı diyebileceğimiz bir kişilik özelliği. Günümüzde büyük bir hızla artıyor. Hatta kimileri çağımıza narsisizm çağı da diyor. Bu sebeple tanımakta fayda var. “Benim ihtiyacım yok, birinin narsisist olduğunu anlarsam hemen silerim” demeyin. Bir gün eşinizin veya çocuğunuzun narsisist olduğunu keşfedebilirsiniz. İşyerinde beraber çalışmak zorunda kaldığınız kişi de narsisist olabilir. Silemezsiniz ve nasıl beraber yaşayacağınızın yolunu bulmanız gerekir. Zaman zaman yaşamımın bir bölümünü de olsa narsisist birisiyle paylaşmak zorunda kalmış ve doğru tavrı her zaman ayarlayamamış birisi olarak deneyimlerimi tekrar gözden geçirerekten sizlerle paylaşmak istiyorum

Kişinin kendisini sevmesi ve saygı duyması sağlıklı bir durum ancak narsisizmde bu özellik abartılı ve çok öne çıkan bir hal alıyor. Ayrıca kişi kendine odaklandığı için diğerleriyle empati yapabilme yeteneği kısıtlı kalıyor. Kişi bitmek-tükenmek bilmeyen bir beğenilme peşinde koşuyor. Bunu sağlayabilmek için pek çok özelliğini geliştirmek için büyük çabalara girişiyor. İlk bakışta çok iyi görünüyor yani diyorsunuz ki “Bak ne iyi kendini geliştiriyor işte”. Ancak durum bundan ibaret değil. Örneğin düşünün ki eşiniz ailesine ayıracağı zamanı dil kurslarına, müzik eğitimine veya ikinci üniversitelerde okumaya vb. ayırıyor. Size ve çocuklarınıza yeterli zaman ayırmıyor. Elbette hoşunuza gitmez. Bu sorunun bir boyutu. Diğer boyutu ise onun tüm bu çabalarını onun istediği düzeyde takdir etmezseniz size saldırabilir veya en azından sizden uzaklaşabilir. Sorun burada da bitmez. Eğer bir narsisist birisini belli bir konuda da olsa kendisinden daha iyi veya daha başarılı görürse gene saldırıya geçer veya o kişiden uzaklaşır.

 

Mesela yeni bir cep telefonu aldınız. Telefonunuz narsisistin telefonundan daha iyiyse “Güle güle kullan” demek yerine telefonda bir kusur bulabilir veya “O kadar para etmez” diyebilir.

İki tür narsisizm var. Grandiyöz Narsisizm (Büyüklenmeci Narsisizm) ve Closed Narsisizm (Gizli Narsisizm).

Diyelim ki bir fırından poğaça aldınız.

Büyüklenmeci narsisist der ki “Hayatta onu ağzıma almam!”
Gizli narsisist der ki “Onun içinde ne tür yağlar var biliyor musun?”

Gizli narsisist seçiminizi doğrudan doğruya küçümsemez ama dolaylı yoldan küçümser. Sizin iyiliğinizi düşünüyormuş gibi yaparak. Tabi bazen sağlıklı kişiler de aynı şeyleri söyler ama amaçları gerçekten de sizin sağlığınızdır. Dolayısıyla gizli narsisisti sağlıklı kişiden ayırt etmek kolay değildir. Üst üste benzeri bulgulara varırsanız ancak ayırt etmeye başlayabilirsiniz. Adı üzerinde “gizli narsisist”.

Peki narsisist bir kişiyle yaşamak zorundaysak nasıl davranmamız gerekir?

Öncelikle kendimizle barışık bir insan olmamız gerekir.Yoksa narsisistin her saldırışında veya büyüklenmeci konuşmalarında kendi eksikliğiniz-zaaflarınız tetiklenir. Ya ona karşı saldırıya geçersiniz ya da uzaklaşırsınız. Oysa o beraber yaşamak zorunda olduğunuz bir kişidir.

Örneğin bir briç takımında partnerinizdir. Oyunu kazanmak onun için diğerlerinden daha fazla önem taşır. Oyun sizin hatalı el oynamanızdan dolayı kaybedildiyse narsisist üzerinize gelebilir. Kendinizle barışık değilseniz ezik kalırsınız veya karşı saldırıya geçersiniz ama bu sefer de takım ruhu yara almış olur. Bunun yerine söylediklerinizden emin bir sesle “Evet hatalı oynadım kabul ediyorum. Bu hatadan ders çıkararak önümüzdeki oyunlarda daha iyi olacağımızı düşünüyorum. Ama takım ruhumuzun bozulmaması için görüşlerini daha uygun bir dille ifade etmen gerektiğini de düşünüyorum” şeklinde bir konuşma uygun olabilir.

Narsisizmin özünde genellikle çocukluk yaşantısından kaynaklı sadece başarılı olursa sevileceğine dair bir inanç yatar. Aslında başarılı olduğumuzda, iyi işler çıkardığımızda, güzel veya yakışıklı göründüğümüzde sevgi değil beğeni alırız. Beğeni, sevginin yerini tutmaz. Beğeni gelip geçicidir. Narsisistler beğenilmek ile sevilmeyi birbirine karıştırırlar. Onca beğeni almayı başarabilirlerse de bir türlü tatmin olmamalarının kökeninde bu yatar. Ayrıca her insan beğenilmek ister ama narsistlerde bu bir zorunluluktur, elzemdir.

Dünya sinemasında narsisist karakterin başarıyla ele alındığı filmlerden biri olarak Yönetmen Ingmar Bergman’ın “Güz Sonatı” adlı filmini örnek gösterebiliriz. Bu filmde narsisist karakter annedir (Ingrid Bergman). Çok başarılı bir piyanisttir. Ancak sadece buna odaklanan bir yaşam tarzı çizmiş ve başarı uğruna ailesini çok ihmal etmiştir. Bu davranışları sonucunda çocuklarında derin ruhsal sorunlar gelişmiştir. Bu çocuklardan birinin erişkinliğinde anne ile olan diyaloğunda yoğun duygu dışavurumu içeren sorgulama ve annenin nafile savunma zinciri filme damgasını vurmuştur. Anne rolündeki Ingrid Bergman bu filmi yaşamında kendisini etkileyen en önemli filmlerinin başında olarak yorumlamıştır. Şimdi konunun sinemadaki yansımasını bitirip kaldığımız yeden devam edelim.

Bir narsisist ile yaşamak zorundaysanız çocukluk yaşantısıyla ilgili bir sohbet açmaya çalışabilirsiniz. Narsisistler çok farklı çocukluk geçirmiş olabilirler ama ortak yanları kendilerini idealize etmekten başka çarelerinin kalmadığını düşündükleri bir olaydır veya yaşam örüntüsüdür.

Örneğin ana-baba hiç ilgi ve sevgi göstermemiş hatta sürekli küçümsemiş veya rencide etmiş olabilir. Böyle bir çocuğun ergenlikte bir tiyatro grubuna dahil olduğunu ve oyun sonlandığında seyircilerden gelen yoğun alkış karşısında şokla karışık bir gurur yaşadığını varsayalım. İlk defa onu takdir eden birileri olmuştur. Bu iyi bir durumdur ancak çocukta “Sadece başarılı olabilirsem birileri beni takdir edebiliyor” yargısı gelişirse kişi ömrü boyunca bir şekilde o “alkışların” peşinden koşabilir. Her yaptığı iş alkış almak üzerine kurgulanabilir. Bu süreçler genellikle bilinçte değil bilinçdışında gelişir. Böyle bir durumda elimizden ne gelir? Yukarıdaki gibi bir öyküsü olan kişiyle belli bir samimiyetimiz var ise uygun bir zamanda ve uygun bir dille, göz temasını kaçırmadan “Hep o alkışların özlemi içindesin, değil mi?”diyebiliriz. Burada hem empatimizi göstermiş oluyoruz hem de narsisistin onu narsisizme sürükleyen olayla bağlantısını kurarak farkındalık sağlamasına çalışıyoruz.

Bir başka narsisist öyküsü. Baba çocuğu çok sevmektedir. Aynı zamanda baba kendi yaşamında başaramadıklarını çocuğunda görmek istemektedir. Bu baba için o kadar önemlidir ki çocuğu sürekli başarılı olmaya yönlendirir. Çocuk bunu bir şekilde hisseder ve sadece başarılı olabilirsem babam beni sevecek inancı gelişir. Bu inanç kişiliğe oturur. Diyelim ki bu çocuk büyüdü ama sürekli en iyi olma peşinde koşuyor ve narsisizm gelişti. Bu öyküsünü sohbetimizde bir şekilde öğrendik veya hissettik. Gene uygun bir zamanda ve empatik bir dille, göz temasını kaçırmadan “Tüm bu çabaların hep onu mutlu etmek için değil mi?”gibi sözlerle var olan durumuyla geçmişi arasında bağlantı kurmasına ve farkındalık geliştirmesine yardımcı olabiliriz.

Tüm bunlara rağmen istediğimiz sonucu alamamamız mümkün. Biz psikiyatrist değiliz ve karşımızdaki de bize yardım için başvurmuş değil. Ancak birlikte yaşamamız gereken birisinden bahsediyoruz. Sonuç almamız garanti olmasa da hatta bu düşük bir ihtimal de olsa denemeye değmez mi?

Hem de narsisistler psikoloğa-psikiyatriste gitmezler genellikle. Onlar zaten “doğrudur”, “iyidir” niye gitsinler ki? Gidebilmeleri için çok zor da olsa farkındalıklarının gelişmesi gerekir. Yaptıklarımız, biraz da bunu sağlama çabası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder