13 Mart 2014

Fethiye'de ve yurt genelinde HDP'ye yapılan saldırılar hakkında bir yorum

Yurdun pek çok yerinde olduğu gibi Fethiye’de de HDP örgüt bürosu faşistlerin saldırısına uğradı. Akabinde bir Kürt vatandaşın iş yerine saldırıldı. Bu saldırıların failleri sadece sivil faşistler değil. Parti tabelası kaymakamın, emniyet müdürünün onayıyla ve MHP kökenli belediye başkanının getirttiği itfaiye aracıyla yerinden söküldü. Sivil faşistlerin taş atarak büronun camlarını kırmasına izin verildi. Daha uzakta kurulması gereken polis barikatı büronun çok yakınına kuruldu. Tüm bunlar gerek yerel idarenin yani belediyenin gerekse de merkezi idarenin temsilcisi olarak kaymakamlığın sivil faşist saldırının iş birlikçisi olduğunu apaçık göstermiş oldu.



Söz konusu olan sömürü düzeninin üstünün örtülmesi olunca AKP, MHP ve diğer düzen partileri arasındaki karşıtlık bir anda uzlaşmaya dönüşüyor. Toplumsal düzenin halkın bilinçaltında yarattığı öfke milliyetçi bir dışa vurumla boşaltılmaya çalışılıyor. Diğer başka şehirlerde, başka dönemlerde ise dincilikle. Amaç aynı araç farklı.

Elbette yaklaşık yirmi otuz yıldır içinde bulunduğumuz liberal kapitalist evreyle bağlantılı olarak ve sermaye sınıfının ihtiyaç duyduğu “istikrar” çerçevesinde olayların belli bir çizgiyi aşmaması istenecektir. Gerek resmi mercilerin aldıkları önlemlerde gerekse ticari temele dayanan bazı sivil toplum kuruluşlarının barış, sevgi, sükunet gibi çağrılarının özünde olayların meta ekonominde yaratabileceği bozulma kaygısının olduğunu söylemek haksızlık sayılmamalı.

Yaşamda bir yol ve anlam arayışında olan insan için sömürücü sınıfların sunacağı değerler elbette akıl, bilim, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik gibi değerler değil milli ve dini değerler olacaktır. Böylece hem sömüren kendini saklamış hem de sömürenin sömürülenle birlikte sanki daha yüce bir değer için bir birlikteliği sağlanmış olacaktır. Bu algı çarpıklığının yaratacağı en büyük handikaplardan biri de kendi dışındakilere düşmanlık. Söz konusu “değerler” topluma bir uyuşturucu gibi yani çok gerekmedikçe yüksek dozda verilmeyecektir elbette. Acıyı unutturacak ama öldürmeyecek, istenen bu. Küresel kapitalizmin nüfuzunu tamamladığı bölgelerde artık yüksek dozda milli ve dini değer Maraş, Sivas, Çorum katliamları gibi büyük katliamlara yol açarak istikrarsızlık nedeniyle sermayeyi ürkütebileceği için tercih edilmiyor, göz yumulmuyor. Taşlama ve tabela indirmeye müsaadenin nedeni de bu, çevre il ve ilçelerden getirilen takviye emniyet güçleri ile kontrol altına alma çabasının nedeni de bu. Sivil faşizme devlet tarafından bir yandan çanak tutulur ve hoş görülürken diğer yandan kontrol altına alınması arasında bir çelişki yok. Her şey kapitalizmin günümüzdeki ihtiyaçlarına uygun şekilde yapılıyor ve sınırlar çiziliyor.

Diğer yandan milliyetçiler AKP'nin güç kaybettiği bu seçim öncesi dönemde oradan kaçan oyları yakalamak istiyor. Kaçabilecek oyları engellemek, iktidar temsilcilerinin milliyetçilere gösterdiği toleransın bir diğer nedeni olsa gerek.

Son saldırıların yüzeydeki görüntüsü demokratik değerlere ve özgürlüklere saldırıdır elbette. Ancak bunun daha derindeki sebeplerinin sınıfsal anlamı sergilenmeden salt bir demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkma çağrısı ve çabası yeterli etkiyi ve sonucu sağlayamayacaktır.

Fethiye kaymakamlığı "asayiş ve huzur" sağlama amacıyla parti temsilcileriyle yaptığı toplantıya ne son saldırıların mağduru HDP'yi ne de ilçede örgütü bulunan TKP ve ÖDP'yi çağırdı. Var olan demokrasiye "demokrasi" değil burjuva demokrasisi dememizin nedeni de zaten bu anlayıştır.