19 Aralık 2022

Kurak Günler Film Çözümlemesi

Senaryosunu ve yönetmenliğini Emin Alper’in yaptığı ve bu yıl dokuz ödül alan Kurak Günler filmi 9 Aralık 2022 tarihinde vizyona girdi. Film, Türkiye’nin günümüz ve yakın geçmiş siyasal-toplumsal panoramasının baş karakter savcı Emre ekseninde anlatımıdır. Toplumsal gerçekçilik, gerçekliğin sürekli birebir yansıması olarak değil çok sayıda metaforik anlatımla işlenmiştir. Aynı zamanda bu toplumsal gerçekliklerin baş karakter savcı Emre'de yarattığı duygusal ve davranışsal etkilerİ işlenmiştir.

Pek çok imgesel ve simgesel anlatının yer aldığı, sıklıkla iç içe geçtiği filmin çözümlemesine geçmeden önce konusunu özetleyelim.

Filmin imgesel anlamda konusu Yanıklar adlı küçük bir ilçeye yeni atanan genç savcı Emre’nin çevresinde döner. Şehre daha ilk girişinde, avlanan bir yaban domuzunun bir traktörün arkasına bağlanan halatla sokaklarda bir karnaval havasında sürüklenişine ve havaya yapılan silah atışlarına şahit olan savcı sarsılır. Ancak gerek yeni ve acemi olmasının gerekse sosyal yalıtılmışlık yaşamayı istememesinin etkisiyle bazı sorunlara başta tolerans gösterir. Zaman içinde belediye başkanı Selim ve oğlu Şahin’in başını çektiği şehrin ileri gelen erk sahipleriyle arasındaki uyuşmazlık artar. Savcı Emre, muhalif gazeteci Murat sayesinde şehirde ne dolapların döndüğünü anlamaya başlar. Küçük şehrin ciddi anlamda su ihtiyacı vardır. Belediye başkanı yüksek maliyeti bahane ederek bir ırmaktan elde etmesi gereken suyu yer altı su kaynaklarından elde etmeye çalışmaktadır. Ancak bu şekilde kuruyan yeraltı su kanalları yer yüzeyinde obruk adı verilen çökmelere neden olmakta, halkın güvenliği tehlikeye girmektedir. Diğer yandan Roman eğlence işçisi-dansçısı Pekmez ırza tecavüze uğrar. Olayın savcısı Emre bir süre sonra olayın sanığı durumuna düşme tehlikesiyle karşılaşır.

Savcı Emre sekülarizme dayanan aklın ve vicdanın simgesidir. Ev zihnin, fareler ise dinsel gericiliğin ideolojik simgesidir. Türkiye solunun konuşma dilinde “fare” dinsel gericilere gönderme yapar. Filmin ilgili sekansları seküler akıl ve vicdanın (Emre’nin evi) dinsel gericiliğin ideolojik saldırısı (fareler) altında olduğunun metaforik anlatımıdır.

Savcı Emre karakteri ideal bir akıl ve vicdan simgesi olarak resmedilmemiştir. Filmin başlarındaki yemek daveti sekansında sarhoş olacağını bilmesine rağmen rakı içmeye devam eder. Burada aklı devre dışı kalmıştır. Çünkü bu yeni şehirde bir insan olarak sosyalleşmeye de ihtiyacı vardır. Bu nedenle ısrarlara boyun eğer.

Savcı Emre gibi gazeteci Murat da aklın ve vicdanın sesidir. Ancak Emre’nin apolitik aklından farklı olarak Murat politik aklın ve cesaretin simgesidir. Murat siyasal olarak bir taraftır ve bu taraflılığını yerel muhalif gazetesindeki çalışmaları ile somutlamakta, yaşama geçirmektedir. Tezlerini belge ve raporlarla desteklemektedir. Bu bakımdan siyasi duruşu bir bilimsel yöntem olarak nesnel değerlendirmeye de dayanmaktadır. Bu bakımlardan Murat, Emre’den daha ileri bir evreyi simgeler. Emre’nin salt mesleki etik ve genel insani değerlere yaslanan aklı ve vicdanı, günümüzde kendisini ideolojik-siyasi bir tarafta görmeyip salt insani bir duruşun ve etik değerlerin yeterli olacağını sanan kentli orta sınıf muhalif tavrını simgelemektedir. Savcı Emre, Murat ile gelişen diyalogları süreci içinde sadece aydınlanmayacak aynı zamanda başta bocaladığı aklı ve vicdanını tutarlı bir çizgiye sokacak cesareti de geliştirecektir.

Burada simgesel okumaya ara verip imgesel okumaya geçelim. Gazeteci Murat bir gaydır. Yalnız bir karakterdir. Aklın, vicdanın ve cesaretin simgesi olsa da bir insan olarak duygusal yakınlık ve cinselliğini yaşama ihtiyacı vardır. Emre’ye ilgi duyar ve yakınlaşmaya çalışır. Böylece Murat’ın toplumsal yönünün dışında bireysel yönünü de görürüz. Tüm tablo filmin imgesel anlamda bir LGBT hakları savunusunu da içerdiği olarak yorumlanabilir.

 Gerici karakterler olarak belediye başkanı Selim ve oğlu Şahin’i görüyoruz. Belediye başkanının ad seçiminde şiddetin ve istilacı bir büyümenin tarihsel simgelerinden biri olarak Yavuz Sultan Selim kullanılmış olmalı. Oğlunun adı olan Şahin ise siyasi terminolojide esneklik göstermeyen, sertlik yanlısı gibi anlamlara geliyor. Kent halkının su sıkıntısı varken başkanın evinde bolluk vardır. Buradan da anlıyoruz ki mevkisini kişisel maddi çıkarları için kullanmaktadır. Maliyeti yüksek diye ırmaktan su getirme projesine yüz çevirmesinin nedeni de budur. Mali kaynaklar oraya giderse sömüreceği daha az şey kalacaktır.

Film boyunca yerel halktan Pekmez dışında kadın karakter göremiyoruz. Erkek egemen toplum düzeninde kadın toplumsal alanda adeta yoktur. Roman etnisite karakteri Pekmez ise cinselliği sömürülecek bir objedir. Üçüncü kez ırzına tecavüz edildiğini öğrendiğimiz Pekmez’e yerel halk hatta polis kayıtsızdır. Çünkü o bir insan değil cinsel objedir. Pekmez karakteri imgeselin dışında simgesel bir anlam da taşır.

Pekmez, halktan bir figürdür. Aynı zamanda dışlanan bir etnisitenin üyesidir. Pekmez’in ırzına geçilmesi emekçi halkın, ezilenlerin, dışlanan kesimlerin tecavüze uğramasıdır simgesel olarak. Bu tecavüzleri kimlerin yaptığı aslında gayet açıktır. Bu toplumun önemli tüm maddi ve kültürel değerlerine kimlerin el koyduğu veya dejenere ettiği de açıktır. Ancak üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Bu örtüyü kaldırıp gerçek failleri ortaya çıkarmak isteyenler, iktidarın güç ve yetkisi karşısında kendilerini sanık sandalyesinde bulmaktadırlar. Aynı savcı Emre’nin bir anda sanık durumuna düşme tehlikesi yaşaması gibi.  Filmde tecavüzü kimin veya kimlerin yaptığının “netleşmemesi”nin nedeni de budur. Semen örnekleri Ankara’da tahlil edilmiştir ve failler suçsuz bulunmuştur. Devletin yönetildiği kent olarak Ankara siyasal iktidarı temsil eder. Gerçek suçluları gizlemenin simgesidir Ankara.

Filmde kadın sorununa göndermeler olmakla birlikte kadın karakter idealizasyonu yapılmaz. Kentli ve yüksek öğrenimli bir karakter olarak kadın hakim bozuk düzene eklemlenmiş olarak görülür. Bu eklemlenme veya “uyum”un nedeni kişisel korku ve kaygılardır. Başka bir açıdan konformizmdir, pek çoklarımızda olduğu üzere. Emre ve Murat’ı farklı kılan ise anlamlı bir yaşam için konformizm alanını terk etmeleridir.

Filmin başlarında sokaklarda sürüklenen yaban domuzu sekansı dinsel yargıların şiddet ve linç kültürü ile birleştiğinde nasıl tehlikeli olabileceğini gösterir. Aynı linç kültürünü Pekmez’in evinin yakılmasında daha sonra ise Emre ve Murat’ın kaldığı eve yönelirken görüyoruz.

Yeraltındaki boşlukların üst duvarının göçmesi sonucunda yer yüzeyinin bir çukur olarak içeri göçmesine obruk deniyor. Yeraltı sularının yoğun olarak kullanılarak azalması da bunun nedenlerinden bir olarak gösteriliyor. 


 

Obruk, Kurak Günler filminde mezarı simgeliyor. Egemen sınıfların halkın maddi ve kültürel değerlerini sömürmesi, sömürülen insanların yaşarken ölmesidir. Obruk aynı zamanda bir deliktir. Türkçede "Cebi delik" deyimi parasız pulsuz kalmak anlamına geliyor. Paranın saltanatını sürdüğü bir düzende parasız kalmak adeta ölmektir. Obruk, filmde bu anlamdaki mezarın simgesidir.

Filmin final sekansında kovalayan grup gericiliği, kovalanan Emre ve Murat ilericiliği simgeler. Kovalayan gruptakilerin yüz ifadelerindeki gerçek dışılık kovalamanın simgesel anlamda yapıldığının işaretidir. Kovalama metaforu ilerici kesimlerin üzerindeki soruşturma, hapis, işten çıkarma, dışlama gibi baskıları simgelemektedir. Kovalayan grup öncekilerden çok daha büyük bir obrukla karşılaşınca durmak zorunda kalır. Burada gene simgesel anlatımın olduğu açıktır, kovalamaca obruğun kenarından koşarak devam edebilirdi. Ancak simgesel anlamda egemen gerici güçlerin kendi yarattıkları obruk bu sefer önlerine engel olarak çıkmıştır. Burada Marx ve Engels'in 1848'de yayınladıkları Komünist Manifesto'dan esinlenildiğini sanıyorum:

"Burjuvazi her şeyden önce kendi mezar kazıcılarını üretiyor."

İşte obrukların nedeni olan egemen sınıflar bu deliği aça aça kendi mezar kazıcılarını üretmiştir. Yarattıkları işsizlik, yoksulluk, pahalılık gibi nedenlerle halkın cebinde açılan delik ve diğer çöküntüler er veya geç bir isyanı, devrimi tetikleyecektir. Emre ve Murat kaçmayı bırakmış gericilerin mezarını kazmıştır. Cesurca bir ifadeyle, omuzları dik, yüzleri gericilere dönük, mücadeleye hazır olarak beklemektedirler.

Filmin görüntülerini başarılı buldum. Özellikle finaldeki kovalama sekansında el fenerlerinin yerdeki yansımalarının yukarıdan kamera açısıyla gösterilen ışık oyunlarından çok etkilendim.

Başarılı senaryo ve yönetmenlik, yeterli oyunculuk, iyi görüntüler filme damgasını vurmuş görünüyor.

Filmin final sahnesinde inançla beslenen bir umuda yönelik gönderim filmin bir distopya olmasını engellemiş. Tüm sorunlara rağmen kendimize güveniyoruz, mücadeleye hazırız mesajı filmden buruk değil umutla çıkmanın yolunu açık bırakıyor. Ayrıca pek çok toplumsal gerçekçi ve drama filminde sorunlardan adeta boğulan baş karakterler için aşk bir sığınak olurken Kurak Günler klişe bir aşk finalizasyonundan kaçınmayı başarmış. Filmde özgün bir son gerçekleştirilmiş.