06 Ocak 2021

Aşk, Sevgi ve Yalnızlık

"Bir aşkın çok coşkulu ve tutkulu başlaması tarafların birbirini ne kadar çok sevdiğinin değil daha evvel ne kadar çok yalnızlık çektiklerinin göstergesidir" (Erich Fromm).

Erich Fromm’un söylediklerinden yola çıkarsak tarafların bir süre sonra birbirlerinin yalnızlık yaralarını sarmalarından dolayı aşkın da sönümleneceği sonucuna varabiliriz. Burada sönümlenme iyi olan bir şeyin kötüye doğru gidişi değil abartılı olanın normal hale dönüşünü ifade eder. Dolayısıyla şu an aşık olanların üzülmelerini gerektirecek bir şey yok aslında. Daha önce tarafları aşkın coşkusu ve tutkusu bir arada tutarken artık sadece kişiliklerinin gelişmişlikleri düzeyinde üretebildikleri sevgi bir arada tutabilir.
Taraflar veya taraflardan biri böyle bir sevgi gösteremeyecek düzeyde kişilik zaaflarına sahipse ortaya çok çeşitli sorunlar çıkabilir:
 
Kıskançlık baş gösterebilir. Kıskançlık sevgilinin ne kadar çok sevildiğinin değil o giderse çok derin bir yalnızlığa düşüleceğinin ve bununla baş edemeyeceğini hisssetmenin ifadesidir. Kişi, kişilik özellikleriyle sağlayamadığı sadakati öfke ve tehdit ile sağlamaya çalışır.
 
Taraflar veya taraflardan biri yeni bir aşkın peşine düşebilir. Kişilik yeterli sevgi üretemediğinde aşkın coşkusunun peşine takılınır. Ama her aşk aynı sönümlenme süreci göstereceği için kişi hiçbir zaman arzuladığı aşkı bulamaz. Dolayısıyla kişi bir süre sonra yorgun düşerek yeni arayışlardan da vazgeçer ve kabuğuna çekilir, depresyona sürüklenir.
 
Farklı varyasyonlar çizilip liste uzatılabilir.
 
Peki çözüm?
 
Aşkın sönümleneceğini ve asıl olanın olgun sevgi olduğu gerçeğini kabul etmek gerekiyor. Bu gerçekleri kabullenmek istemiyorsak zor da olsa bir iç gözlem yapıp derin yalnızlığın nerelerden kaynaklandığının farkına varmakla başlamak gerekiyor sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder