24 Ocak 2015

Yunanistan Krizi, Emekçiler ve Sol

Yunanistan'ın kamu borçlarının özellikle 2000'li yılların başlarından itibaren hızla birikmesiyle 2010 yılında yaklaşık dört yüz milyar dolara ulaşan borç miktarı büyük bir mali krize bu kriz ise siyasal ve toplumsal krize dönüşmüştü. Borcun kamu borcu olması Yunan halkının tembel olduğu ve borçları yediği ama karşılığında pek bir şey de üretmediği yorumlarına yol açtı.

Sorunla ilgili dönemlerde hangi partilerin iktidar olduğunu incelediğimizde 2000-2004 yılları arasında bizdeki CHP ile yakın bir ideolojik duruşu olan PASOK'un iktidar olduğunu görüyoruz. 2004-2009 yılları arasında ise AKP, DYP, ANAP ideolojisine yakın liberal-muhafazakar sağ çizgideki Yeni Demokrasi partisinin iktidarda olduğunu görüyoruz. 2009 yılında PASOK tekrar iktidara geldiğinde ekonomik veriler üzerinde tahrifat yapıldığını ve gerçek borç miktarının gösterilenin üzerinde olduğu açıklaması yapıyor ve mali kriz ortaya çıkıyor.

Bu şekilde Yunanistan krizinin merkez sağ ve merkez sol olan iki burjuva partisi olarak PASOK ve Yeni Demokrasi damgası taşıdığı aşikar. Sosyalistlerin, komünistlerin bu krizde bir payı yok.

Gelelim acaba Yunan halkı borçları bir güzel yedi de sonra yan gelip yattı mı?

Pek öyle görünmüyor.

Örneğin Türkiye'de memurların haftalık çalışma süresi 40 saat iken Yunanistan'da 42 saat.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, kamu çalışanlarının toplam işgücü içindeki oranı Yunanistan'da yüzde 22.3 iken, bu oran Fransa'da yüzde 30, İsveç'te yüzde 34, Hollanda'da yüzde 27.

Yunanistan'da sosyal güvenlik ve vergiler dahil ortalama ücret 800 avro dolaylarındayken bu rakam İrlanda'da 1300, Fransa'da 1250, Hollanda'da 1400 avro. Yunanistan'da emekliler ayda ortalama 750 avro alırken beyaz saçlıların eline İspanya'da 950, Belçika'da 2800 ve Hollanda'da 3200 avro alınıyor.

Bir de Yunanistan'ın 2000-2011 yılları arasındaki kamu harcamalarının yıllık gelirleri içindeki oranına göz atalım:



Yukarıda görüleceği üzere Yunanistan'ın kamu harcamaları pek çok Avrupa ülkesinin altında olduğu gibi Avrupa ortalamasına da yakın bir düzeyde seyretmiş. Bu sebeple Yunan devleti aşırı kamu harcaması yapmıştır diyemeyiz. Buna rağmen bazı dönemlerde ve alanlarda yapılan kamu harcamaları örneğin çalışanların ve emeklilerin maaşlarında yapılan yükseltmeler halka refah sağlamaktan ziyade dış rekabet gücünü kaybetmiş Yunan burjuvazisini rahatlatmak için talep yaratma amaçlıdır. Halkın alım gücü yükselince burjuvazinin de üretim gücünün artacağı varsayılmıştır.

Bu noktada Yunanistan burjuvazisi neden dış rekabet gücünü yitirmiştir diye sorulabilir. Sorunun yanıtı kapitalist rekabet kuralları çerçevesinde Alman burjuvazisinin Yunanistan burjuvazisine üstünlük sağlaması olarak görünüyor. Diğer yandan her yıl cari fazla veren Almanya ve Fransa ellerindeki parayla da para kazanmaya çalışmış, Yunanistan gibi avro bölgesinin alt taraflarında yer alan ülkelere bol kepçeden kredi vermiştir.

Kamu borçlarındaki yükselişin bir diğer nedeni devletin vergi toplamadaki yetersizliği. Devlet memurlarının ve işçilerinin vergileri maaşlarından otomatik olarak kesilir. Burada toplama sorunu olması mümkün değil. Ancak Yunan burjuvazisi gelirlerini olduğundan az göstermekte ve vergi kaçırmaktadır. Birer burjuva partisi olan PASOK ve Yeni Demokrasi zaten bu kesimlerin partisi olduğundan köklü bir çözüme gitmemişdir.

Alçalmanın fotoğrafı. IMF Başkanı Christine Lagarde  Yunanistan Başbakanı Lucas Papademos'a hesap sorarken (2012).
Krizin patlak vermesindeki kilit nokta ise Yunanistan'ın ulusal para birimi Drahmi'yi bırakıp Euro'ya geçmesi sebebiyle devaluasyon yapamaması olarak gösterilmektedir.

Yunanistan krizi özetle Fransa ve Almanya kapitalizminin Avrupa Birliği çatısı altında emperyal genişleme ve hegemonya politikaları doğrultusunda meydana gelmiştir. İşbirlikçi Yeni Demokrasi ve PASOK bu politikaların Yunanistan'daki uygulayıcılarıdır.

Yunanistan halkı artık bu iki partiden uzaklaşarak gözünü sola doğru çevirmiş durumda. PASOK'un solunda iki büyük sol parti var. Birincisi Syriza ikincisi Yunanistan Komünist Partisi (KKE).

Syriza radikal sol koalisyon olarak adlandırılıyor ve yarınki seçimde iktidara çok yakın. Ancak seçim çalışmalarında ne NATO'dan ne de AB'den çıkacaklarını belirttiler. Üretim araçlarının kamulaştırılması yönünde bir programları da yok.

Buna karşılık geleneksel bir marksist parti olarak Yunanistan Komünist Partisi (KKE) hem NATO'dan hem de AB'den çıkılması gerektiği yönünde net bir politikaya sahip. Ayrıca üretim araçlarının kamulaştırılmasını da savunuyorlar. Benim savunduğum görüş de budur.

Yunanistan'daki gelişmeler hem Türkiye solu hem de dünya solu için öğretici olabilecek. Dikkatle takip etmek gerekiyor.

Kaynaklar:

1) bianet.org/bianet/siyaset/133945-10-soruda-avro-bolgesinde-kriz
2) haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/borc-krizi-mi-avro-nun-krizi-mi-48053
3) en.wikipedia.org/wiki/List_of_cabinets_of_Greece

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder