04 Mayıs 2014

Kapitalizm Neden Sadece Bir Ekonomik Sömürü Değildir?

Kapitalizmin, üretim araçları üzerinde özel mülkiyete dayanan bir üretim tarzı olması sadece ücretli emek sömürüsüne yol açmıyor. Hukuksal düzende, kültürel ve ahlaki değer yargılarında, dinsel anlayışlarda da önemli derecede olumsuzluğa yol açıyor.

Geçtiğimiz hafta Türk kökenli Alman vatandaşı Diren Dede adlı genç, öğrenci değişim programı çerçevesinde gittiği ABD'nin Montana eyaletindeki bir şehirde komşusu tarafından vurularak öldürüldü. Katilin ev arkadaşının ifadesine göre Diren Dede'ye komşusunun garajı yakınında, uyarılmaksızın, peş peşe dört kez ateş ediliyor. Mermilerden ikisi Dede'ye isabet ediyor ve öldürüyor. Bunları olayın kriminal boyutunu incelemek için değil sosyoekonomik ve sosyopsikolojik boyutunu incelemek için bir giriş amacıyla anlatıyorum.
Diren Dede özel mülkiyet rejimi olan kapitalizmin yeni bir kurbanı.

Bireysel silahlanmanın son derece yüksek olduğu ABD'de bu ve benzeri cinayetler bu ülkeyi takip edenler için sürpriz değil. Bireysel silahlanma ise dayanışma toplumunun değil rekabet toplumunun hakimiyetinden, kişilerin temel ihtiyaçlarında bile paraları ile orantılı olanaklara sahip olabilmesinden ve hepsinin özünde özel mülkiyetin korunması anlayışından besleniyor. Kapitalizm, Montana eyaletinde bu anlayışına uygun bir hukuk düzenlemesi yapmış ve bireyler özel mülkiyet alanlarına izinsiz giren birisine ateş ettiğinde suç sayılmıyor. Diğer yandan Diren Dede adlı gencin evinde kaldığı Amerikalı çift son derece üzgün olduklarını ve nasıl olup da böyle bir olayın meydana geldiğini hala anlayamadıklarını söylüyor. Dikkatimi çekense şu: Saldırıyı açıkça kınamadıkları gibi sadece bir mülkiyetin sınırları içine girmenin ölümle karşılık bulmaması gerektiği yönünde bir görüş bildirmiyorlar. Muhtemelen özel mülkiyet alanına izinsiz girmenin ateş etmek için meşru bir gerekçe oluşturduğunu  kendileri de düşünüyorlar. Bu sebeple kınamada bulunmuyor olmalılar. Sadece üzgünler ve bir şeyleri anlayabilmiş değiller. Bu durum kapitalizmin hastalıklı zihniyetinin sadece paranoik katil doğurmada değil sıradan halkın ahlaki değer yargılarının da etkili olduğunu düşündürtüyor. Arada sadece doz farkı görünüyor. Kapitalizm, burjuva mülkiyetini korumak için hukuksal düzenlemelere gittiği gibi buna uygun ahlaki değer yargılarını da topluma benimsetmiş anlaşılan.

Bir insanı mülkiyet alanını "korumak" uğruna bir diğerini öldürmeyi meşrulaştıran nedir? Mülkiyeti bedeninin bir parçası gibi olmalı veya o olmaksızın varlığı anlamsız olmalı. Kapitalizm işte tam da bunu sağlar. Paranız ve mülkiyetiniz kadarıyla var olabilirsiniz kapitalizmde. Bunlar olmadığında insani değeriniz size yetmezse mülkiyet aşırı önem kazanır.. Onu kaybetmek bir yana dursun en ufak bir taciz bile paranoik davranışlara zemin yaratabilir. Olayın kriminal boyutundan ziyade bu zemine odaklanmak gerekiyor. Bu zemin var oldukça suçluların hapse atılması hatta idam edilmesi çözüm olmuyor. O zemin ve  sistem suçu, suçluyu gene üretiyor. Caydırma etkisiyle ise sadece sayıca azalma sağlanabiliyor.

Peki dinsel ahlakın daha açık belirtmek gerekirse tanrı korkusunun yaygınlaştırılması bu gibi cinayetleri engelleyebilir mi? Kanımca yanıtı hayır. Çünkü ABD toplumu zaten batı dünyası içinde en muhafazakar toplumlardan biri. Örneğin evrim teorisi hakkında Avrupa ve Kuzey Amerika'da yapılan anketlerde bu teoriye inanmayanların en yüksek olduğu ülkelerin başlarından geliyor. Evangelik kilise ve muhafazakar Cumhuriyetçi Parti -son birkaç seçimi kazanamasa da- oldukça güçlü.

İktisadı, bilim ve teknolojisi, sanat ve sporuyla bir dünya devi olan ABD için bu gibi trajik olaylar bir istisna kabul edilebilir mi? Sistem aslında iyi ama bu olaylar genel iyilik hali içinde münferit midir?

Bu sorulara da evet yanıtı vermek kanımca mümkün değil. ABD'nin tüm gücü ve gelişmişlikleri doping ilacının etkisiyle vücudunu geliştirmiş bir vücut sporcusunun heybetine benziyor. Güzel ve güçlü görüntü veriyor hatta bir bakıma gerçekten öyle ama karaciğer iflas durumunda. Nüfusun %20 civarı depresyon, %10 civarı kronik alkolizm pençesinde. Oklahoma bombacısı (1), okul baskınları, seri cinayetler toplumun ruh hali hakkında önemli verileri oluşturuyor. İktisadi durumun da pek parlak olduğu söylenemez. 2007 yılındaki mortgage krizi Obama'nın 700 milyar doları büyük sermaye gruplarını kurtarmak üzere tahsis etmesi sayesinde atlatılabildi (2). Siyasi iktidar halkın vergilerini büyük sermayeyi kurtarmak üzere kullandı.

Diğer alanlar gibi dinsel alan da kapitalizmden nasibini almış durumda. Kapitalizmin toplum üzerindeki ideolojik hegemonyası  sadaka vermek veya zekat dağıtmak gibi ibadetlerde “öteki dünyada” daha fazlasını almak şeklinde bilinçli veya bilinçaltı olarak kar hesabına yönlendiriyor. Din, yapılan ibadetlerin karlı bir şekilde tanrı tarafından mükafatlandırılması hesabına dönüştürülüyor.

Gerek Diren Dede cinayeti gerekse ABD'nin ve günümüz kapitalizminin genel bir değerlendirmesi kapitalizmin hem bir ücretli emek sömürüsü olduğunu hem de günlük hayatımızı etkileyen hukuksal düzenlemeleri yaparak ve ahlaki değer yargılarını etkileyerek bir örümcek ağı gibi insanları saran bütüncül bir sistem olduğunu göstermekte.

İşte bu gibi sebeplerden dolayı kapitalizme karşı çıkmak ve bir ortaklaşmacılık ve sınıfsız toplum düzeni demek olan komünal toplumu savunmak bütün yönleriyle insanlığı savunmaktır. Sadece işçinin ve ücretli emekçinin haklarını savunmak değildir.

Yaklaşık son 170 yıldan bu yana insanlığın sınıfsız topluma doğru yürüyüş deneyimleri çeşitli sebeplerle başarıya ulaşamadı, ulaşanlar ise sürekliliği sağlayamadı. İnsanlık biyolojik evriminde iki milyon yıl kadar önce ayakları üzerinde dik yürümeye başladı. Kültürel evriminde ise son 170 yıldır insan gibi insan yani sömürüsüz ve sınıfsız bir dünya mücadelesi veriyor. Biyolojik atalarımızın düşe kalka yürümesini öğrendiği gibi düşe kalka sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı da elbette başaracağız.

1) http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/87813.asp
2) http://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/abd-krizinin-siyasi-ustyapisi-korkut-boratav-1171


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder